EMRAH EMRULLAH TELCI - Fıkralar
   
  ANASAYFA
  Günün Video Klibi
  videolar
  videolar-2
  videolar-3
  ATATÜRK
  Sinemalar
  Güncel Burç Yorumları
  İslami Yayın
  Online Devlet
  Önemli Linkler
  Fıkralar
  Resim Galerim

Emrullah TELCİ Kahramanmaraş Göksun
AY TUTULMASI

Albay, binbaşıya : -Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir şey değildir. Erleri talim elbiseleri ile talim meydanına getirin de olayı görsünler. Bende orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi verecegim. Şayet yağmur yağarsa, tabii bir şey göremeyiz .O zaman erleri, üstü kapalı talimgaha götürürsün. Binbaşı, yüzbaşıya : -Albayın emri ile yarın sabah saat dokuzzda güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir. Bu durumda tutulma, kapalı talimgahta gerekli talim elbisesiyle yapılacaktır. Yüzbaşı, teğmene : -Albayın emri ile yarın sabah dokuzda taalim elbisesi ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır. Şayet yağmur yağarsa ki bu durum pek görülen bir olay değildir, Albay kapalı talimgahta gerekli bilgiyi verecektir. Teğmen, başçavuşa : -Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa, talim kiyafeti ile albay tutulacak. Kapalı talimgahta yağmur yağarsa, alayın meydanında manevra yapılacak. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir. Basçavuş, askere : -Yarın sabah saat dokuzda kapalı talimgaahta Albayı tutacağız. Sabah hepiniz talim techizat ile hazır olun. Askerler kendi aralarında : -Yarın sabah bizim basçavus Albayı tutukklayacakmış.

BAYRAK

Acemi erlerin dağıtım zamanı gelmişti.Herkes kurra torbasında sırasını bekliyordu. Derken sıra bizim Temele geldi. Komutan; ---Söyle bakalım Temel kurrada nerenin çıkmasını istersin??, Temel; ----Hiç farketmez Komutanım Vatan bir bayrak altında bölünmezlik aşkıyla yatan.. Komutan; ----Hadi kurranı çek bakalım. Temel kurrayı çeker birde bakarki Hakkari yüksekova sınır Jandarma komutanlığı, Temel; ---- Tüh beee,, Kim dikti lan bu bayrağı buralara............

SALAK ERLER

İki çavuş iddaya girer hangimizin eri daha salak diye. İlk çavuş erini çağırır ve der ki; -Oğlum al şu 10 milyonu git bana bir araaba al. Er: -Baaaşüstüne çavuşum der gider. ikinci çavuş çağırır erini: -olum git bak bakayım ben evdemiyim der.. er: -baaşüstüne çavuşum der çıkar. bu iki salak er çarşıda karşılaşırlar erlerden biri: -yahu bende bir çavuş var o kadar salak ki bana para verdi git bana araba al diye lan keriz bugün pazar arabayı nerden bulayım.. diğer er: -yahu benim ki daha salak yok gidip kenddisi evdemiyiş değilmiymiş diye bakacakmışım be ey lavuk yanında koskaca askeriyenin telefonu var evi arada sorsana...

ASKER TEMEL

Asker Temel içki içmeyi çok severmiş.Bir gün komutan duvara bir yazı yazmış:"İÇKİ ÖLDÜRÜR" Asker Temel sabah bu yazıyı görünce yanına ekler:"ASKER ÖLÜMDEN KORKMAZ"

LAZER

Komutan bölüğe bir bilgisayar aldırır ancak yazıcı almayı unutur. Postasını çağırır ve ona 'git bana bir lazer yazıcı getir' der. postası gider bölüğün içindeki bütün erlere laz olup olmadığını sorar, bir laz bulur ve komutanın yanına getirir. komutan postasına 'bu kim ' diye sorar ve posta komutana 'bir tane laz er getirdim' der.Komutan ise 'iyi ki scan-er istemedik'der ve asker de 'onu da bulabilirim komutanım ' der.

TEK ASKER

Manevra varmış. Temel elde tüfek yerde yatıyormuş. Komutan gelip sormuş : -Düşman önden gelirse ne yaparsın Temel?? Temel cevaplamış. Şu yandan, bu yandan, Arkadan gelirse, diye tekrar sormuş komutan. Temel bunları da cevaplamış. Komutan en sonunda : -Ya düşman tepeden gelirse? deyince. Temel dayanamamış ve : -Habu memleketin tek askeru ben miyum koomitanum daa!

TOS-BA-ĞA

Komutan bir gün askerleri sıraya diziyor ve okuma bilenler ve bilmiyenleri ayırıyor.Bilenlerin bilmeyenlere öğretmesini istiyor ve 1 hafta zaman verıyor.Okumayı öğrenenlerede benden 1 hafta izin diyor ve 1 hafta sonra komutan askerleri bir kara tahta önüne topluyor ve tahtaya kaplumbağa yazıyor ve hadi okuya bilen varmı diyor ama kimseden ses soluk yok.Komutan hadi size bir şans daha diyor ve size yazdığım kelimenin resmini çizecem diyor ve kafasını,ayaklarını,kabuğunu falan çiziyor ve hemen askerlerden biri atlıyor. Komutanım ben buldum okuya bilirmiyim diyor ve komutan tabiki diyerek hadi oku bakim diyor ve (asker heceleyerek)tos-ba-ğa diyor.

KAPTAN BRAVO

Günün birinde acik denizlerde yol alirken, gözcü seslenmis diregin tepesinden, "heyyoooo, uzakta bir korsan gemisi göründüüüüü... " Bunun üzerine tüm mürettebat dehset icinde saga sola kosusturmaya baslamis. Kaptan Bravo sakin bir sesle yardimcisina seslenmis, "bana kirmizi gömlegimi getirin." Yardimci derhal kaptanin kirmizi gömlegini getirmis... Bravo gömlegi giyerken adamlarini savas düzenine sokmus ve korsanlari yenmis... Daha sonra, gözcü bu kez bir degil, iki korsan gemisini tespit etmis uzaklarda... Kaptan Bravo bu kez de kirmizi gömlegini istemis ve yine korsanlari duman etmis. O aksam, bütün mürettebat güvertede oturmus, o günkü zaferi konusurken, adamlardan biri kaptana sormus: "Kaptanim, niye savastan önce kirmizi gömleginizi istiyorsunuz, cok merak ettik de, bagislayin sormakla bir kusur ediyorsam..." Bravo soruyu cevaplamis: "Sundan istiyorum evladim... Eger saldiri sirasinda yaralanirsam kirmizi gömlek akan kanimi belli etmez, böylelikle siz de korkusuzca düsmanlarimiza direnmeyi sürdürürsünüz. "Ortaligi bir sessizlik kaplamis, sadece denizin sipirtisi ve rüzgarin yelkenlere dokunusu duyuluyormus... Adamlarin yürekleri kaptanlarinin cesaretine duyduklari hayranlikla güm be de güm atiyormus... Safak sökerken gözcü bu kez bir degil, iki degil, ama tam ON korsan gemisinin yaklasmakta oldugunu tespit etmis. Mürettebat kutsayici bir sessizlikle kaptanlarina bakarak, onun o artik alisilagelen kirmizi gömlek talebinde bulunmasini beklemeye baslamislar. Kaptan Bravo celik gibi gözleriyle gemisine yaklasan korsan filosuna bakmis, sonra korkusuzca adamlarina dönmüs ve sakin bir sesle bagirmis: "Kahverengi pantolonumu getirin bana!"

KAMUFLAJ

Askerde kamuflaj yarışması var... Herkes cuvallara giriyor, komutan gelip tekme atıyor onlarda hayvan sesleri çıkarıyorlar komutan onaylıyor... Birinci çuvala vuruyor.. Hav hav hav. Komutan aferin diyor köpek çuvalı.... İkinci çuvala vuruyor, miyav miyav.. Komutan gene beğeniyor.. Böyle on onbeş çuval geziyor. Hepsi çok iyi taklit yapıyorlar... Enson çuvala vuruyor ses yok... Daha sert vuruyor gene ses yok, tekme, tokat, tahta, tüfek, ses yok... Askerlere emir veriyor iyicene tekmeleyin... Çuvaldan kan sızmaya başlıyor.. Beş dakika sonra da ince, bitkin bir ses: 'Patateeeeeees'

GERİ ZEKALI KAMYON ŞOFÖRÜ

Mehmet er olarak askerliğini yapmaktadır. Ve komutan her gün Mehmet'i 10 km. uzaktaki şehir merkezine yürüyerek gönderir ve kendisine günlük bir Hürriyet gazetesi aldırır. Mehmet her ince şehir merkezine yürüyerek gider ve ogleden sonra saat 15,00e doğru da kışlaya geri gelerek komutanına aldığı gazeteyi verir. Aradan 10-15 gün geçer ve Mehmet hergün ayni işlemi yapmaktadır. Bir gün Mehmet bu adar uzun yolu hergün gitmeye dayanamaz ve şehre gazete almaya gittiğinde aynı Hürriyet gazetesinden 4 adet alır ve karargaha geri döner ve komutana gazetelerden bir tanesini verir. Diğer 3 gazeteyi de kendisinde saklar. 2. gün Mehmet sanki şehre gitmis gibi yapar ve garnizonda sota yerlerde oyalanır ve öğleden sonra saat 15,00 e dogru dün aldığı Hürriyet gazetelerinden birisini daha komutana verir. 3. gün Mehmet şehre gitmez ve ogleden sonra saat 15,00 e dogru komutanın yanına giderek aldığı gazetlerden bir tanesini daha verir. 4. gün de ayni şeyi yapar ki; komutan Mehmete hışımla seslenir ve derki: 'Sen bu gazetelere gelirken göz gezdiriyor musun, bakıyor musun? ' Mehmet endişe ile ve korkarak 'hayır komutanım hiç bakmıyorum' der. Komutan tebessüm ederek Mehmet'i yanına çağırır ve der ki 'Gel o zaman sana komik bir şey göstereyim, geri zekalı bir şoför, 3 gündür ayni araba ile ayni ağaca çarpıyor... Bak 3 gündür gazetede adamın da, carptığı arabanın da agacın da resimlerini koyuyorlar' der.

DİKTATÖR

Diktatör general askerleri ile yolda giderken askerlerden biri hapşırmış. Diktatör arkasını dönüp: 'Kim hapşırdı demiş: ' Askerler korkudan bir şey söyleyememiş. Diktatör bunun üzerine birinci sırayı kurşuna dizmiş. Sonra yola devam etmişler biraz sonra yine bir hapşırık sesi gelmiş. Diktatör kim hapşırdı deyince yine korkudan kimse kimin hapşırdıgını soyleyememiş. Bunun uzerine diktator ikinci sırayı kursuna dizmiş. Biraz sonra yine birisi hapşırmış. Diktatör arkasını donup sormus kim hapşırdı diye. Bi asker ben hapşırdım demiş . Diktatör general askere dönüp: Çok yaşa demiş.

ÇABUK ÇAĞIR

Yüzbasinin çok sevdigi ve güvendigi Onbasi Mehmet'in cezalandirdigi er, yüzbasinin karsisinda : -Komutanim benim bir sikayetim var. -Söyle. -Mehmet onbasi beni dögdi. -Git, ben onun cezasini veririm. -Ama yüzbasim; hem dögdi , hem sögdi. -Anladim, git cezasini veririm. -Anama babama laf etti. -Git cezasini veririz dedik ya. -Benim anam da yohtur, babam da yohtur.< -Allah rahmet eylesin.Benim de öyle.Sen git anladim. -Ama yüzbasim, Mehmet onbasi benim anamaa da laf etti , babama da laf etti.Anam da yohtur, babam da yohtur.Anam da sensin, babam da sensin. Yüzbasi : -Derhal kos; çagir Mehmet Onbasi'yi buraaya! dedi.

BİSKÜVİ

Acemi er, levazim basçavusuna yakinir : -Basçavusum, bize yemekte ördek böregi vverdiler.Yemin ederim ki, içinde bir gram bile ördek eti yoktu. -O halde? diye yanitlar basçavus. Seen hiç asker bisküvisi yedin mi? -Sey...yani evet, basçavusum. -Içinden hiç asker çikti mi, ulan!

YAHUDİ ASKER

2'ci Dunya Savasi sirasinda Rus ordulari geri celiyorlar. Ve rus generali durumu kurtarmak icin askerleri tesvik etmeye karar vermis. Her getirilen olu nazi icin 10 ruble vaad etmis. Askerler saldirdilar. Catismadan sonra kimi 1 kimi 3 cesed getiriyorlar ve paralarini cash aliyorlar. Bu ara bir yahudi asker bir vagon surukleyerek getirdi Vagonun kapisini acti - icerisi ceset doluydu General bunu gorunce sasirdi ve askeri kenara cekerek soyle dedi. ' Asker ,anlarsin ya butcemiz zaif ,haydi ben sana 7.50 ruble cesetbasi verim' Asker 'olmaz' dedi' zaaten bana gelis fiyati 8.30 ruble '

30 DERECE DOĞUYA

Bir savas gemisi karanlik ve sisli bir gecede yol aliyormus. Derken kaptan koskundeki komutan tam karsida ve uzakta uzerlerine dogru gelen bir isik farketmis. Hemen karsi tarafa sinyal gondererek su mesaji gecmis: -'Derhal rotanizi 30 derece doguya cevirriniz' Karsindan aninda cevap gelmis: -'Sen rotani 30 derece batiya cevir!' Komutan sasirmis, biraz da sinirlenmis, mesaji tekrarlamis: -'Rotani derhal 30 derece doguya cevir, emrediyorum!' Karsidan cevap: -'Asil sen rotani 30 derece batiya cevirreceksin!' Komutan ofkeden kuplere binmis, bir mesaj daha yollamis-'Ben 30 yillik kaptanim, sana son kez emrediyorum, rotani 30 derece batiya cevir!' Cevap: -'Sen 30 senelik kaptansan ben de 20 senelik denizciyim, sen rotani 30 derece doguya cevir' Komutan, o kadar sinirlenmis ki, hemen murettebata butun toplari atese hazir hale getirmelerini emretmis ve son kez bir mesaj gondermis: -'Burasi bir savas gemisi, derhal rotanii 30 derece batiya cevirmezsen atese baslayacagiz' Karsidan cevap gelmis: -'Burasi da bir deniz feneri.. Sen rotani bir an once 30 derece doguya cevirmezsen birazdan kayalara carpacaksin'

AMİRAL KAPICI

Adam zilzurna sarhos halde otelin kapisina gelir, kapida gordugu apoletli, sirmali uniformali adama seslenir: ... Heeey!, bana bir taxi cagir! adam hiddetle: -!- ben kapici degil, amiralim! ... oyleyse bana bir gemi cagir! )

HALDHALİNE ŞÜKRET

Dursun, çok feci bir trafik kazası geçirir... Koma halinde hastaneye kaldırırlar. Tedavi olurken kendine gelir. Yatağında bakar ki bir kolu yok... Hepten morali bozulur, asabileşir. Bir taraftan da hastaneyi birbirine katar: -Ben tek kolla nasıl yaşarım şimdi! Diye bağırıp çağırır. Kendini hastanenin penceresinden atıp intihar edeceğini söyler. Doktorlar başına toplanır, bakarlar Dursun ciddi, başlarlar nasihata: -Bak evladım, insan tek kolla da yaşayabilir, ölmediğine şükretsene. Sonra beterin beteri var. Geçen yıl Temel de kaza geçirdi. Onun iki kolunu birden kesmek zorunda kalmıştık... Ama o senin gibi bağırıp, hastaneyi birbirine katmadı. Şimdi de gül gibi yaşayıp gidiyor. İnanmazsan git de bak. Dursun, bir an sakinleşir, gider yukarı mahallede Temel'i bulur. Bir de bakar ki, Temel'in hakikaten iki kolu kesik ama, Temel bahçede kıvır kıvır oynuyor, hem de nasıl oynuyor... Bizim Dursun'un kafası karışır ve hayretle Temel'e yaklaşır: -Ula Temel, eyi ki seni gördüm, yoksa hayatum gideyidi. Ula bizim bi kolumuz kesildi diye intihar edeceğidum. Ama senin, iki koli kesik vaziyette, hem de bi dansöz gibi oynamana karşı teselli oldum... Şu dünyanın haline bak, benum tek kolum kesildi diye intihar edecek kadar beyinsuzum, sense iki koli yok göbek ataysun... Derken, Bizim Temel patlar: -Ula sen manyak misun, ne göbek atmasi. Sırtım fena halde kaşuniyi... Patlayrum.

SAY

Bizim küçük Temel, Okuldan bir türlü mezun olamıyor. En sonunda öğretmen: -Oğlum seni imtihan edeceğim. Bilirsen seni mezun edeceğim. Temel sevinir, sözlüye kalkar... Hoca: -Söyle bakayım Temel, İngiltere'yle Fransa kaç kez savaştılar? Küçük Temel: -Alti defa savaştiler öğretmenum. Hoca: -Aferin sana Temel, tebrik ederum, der. Küçük Temel, mezun oldum sevinciyle hocaya bakarken, hoca: -Peki say bakalım, demez mi? Küçük Temel: -Bir... İki... Üç... Dört... Beş... Alti.

TEMEL'İN OĞLU

Temel'in oğlu küçük Temel, okula gittiğinde öğretmeni sorar: -Temel, baban nasıl iyi mi? Küçük Temel: -Öğretmenum, babam dün akşam banyo küvetine girdi, uyudi kaldi oriya... Öğretmen şaşkın: -Uyudu mu? Desene sular evi bastı, ev mahvoldu... Küçük Temel sakin: -Yooo öğretmenum öyle olmadi, çünki babam ağzı açuk uyur...

BAŞKA ÇİMSE YOK Mİ?

Temel, bir gün tarlasından eve dönmektedir. Karadeniz bölgesinin sarp arazisindeki patikada ilerlerken, birden ayağı kayar ve yüzlerce metre derinlikteki uçuruma yuvarlanır. Can havliyle, uçurumdaki bir ağacın dalına tutunur. Aşağıya bakar, metrelerce derinlikte ve dibinde de sivri kayalar. Belki duyan olur da kurtarmaya gelir diye avazı çıktığı kadar bağırır: -Çimse yok miiii! Bir kaç kere daha bağırır. Sonunda, ta yukarılardan, gökten bir ses duyar: -Ey kulum Temel! Düşüp ölsen ne var ki? Seni cennetime koyarım. Eğer emirlerimi yaptıysan, yasaklarımdan kaçındıysan, kul hakkı yemediysen hiç korkma! Temel şöyle bi düşünür, emirlerden hemen hiçbirini yapmamış, yasakların neredeyse tamamını yapmış, kul hakkı desen sadece Fadime'nin hakkını ödeyemez. Başını kaldırıp, tekrar bağırır: -Başka çimse yok miiii!

FADİME'DEN E-POSTA..

. Şubat ayının soğuk günlerinde, ikisi de Amerika'nın değişik bölgelerinde, ayrı ayrı iş gezilerinde olan Dursun'la karısı, Florida'da buluşup yaz sıcaklarının yaşandığı bu bölgede, bir kaç gün geçirmeye karar verirler. Eşi, Dursun'dan önce gider Florida'ya ve ertesi gün için Dursun'a da yer ayırttıktan sonra, ona bir e-posta gönderir. Fakat mesaj, adreste bir harfi yanlış yazdığı için, Dursun yerine, bir gün önce karısı ölen Temel'e gider. Yaşı da epeyce ilerlemiş bulunan Temel, bilgisayar ekranında mesajı okuyunca, korkunç bir çığlık atar ve düşüp bayılır. Zaten çok üzgün olan Temel'in bu çığlığı üzerine ev halkı odaya dolar ve herkes yerde yatan Temel'e yardım için koşuşturmaya başlar. Temel, bir süre sonra kendine gelir ve niçin çığlık attığını soranlara, bilgisayar ekranını gösterir: "Sevgili Kocacığım, Bugün, buraya ulaşır ulaşmaz, önce yarın senin gelişinle ilgili tüm işlemleri tamamladım, sonra da bana ayrılan yerime yerleştim. Burası gerçekten de dedikleri gibi çok sıcak... Seni dört gözle bekliyorum..." (Karın)

VERGİ

Bizim Temel uluslararası ekonomi toplantısına katılır... Devletin topladığı vergi dağılımını tartışırlar... Konuşmacılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel.. Ortaya bir fikir atılır... Halktan toplanan vergiler nasıl dağılım yapılacak. Amerikan vatandaşı söz alır: -Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız... Çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ tarafta kalan devlete kalır, yatırım yaparız... Derken Avrupalı söz alır ve: - Bizim Avrupa’da başka ama ona benzer bir uygulama yaparız... Önce yere bir daire çizeriz... Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet harcamalarına kullanırız... Sıra bizim Temel’e gelir ve başlar anlatmaya: -Ula uşaklar ne güzel anlattunuz. Keşke bizda sizun çirkefluklerunuzi değil da habu çalışkanluğunuzi alsak... İnanun bizum öyle bir uygulamamız yok... Bizde daha kısa oluyi... Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk... Bizde hükümet halktan toplar vergileri... Atar havaya. Yere düşenleri kendilerine harcama yaparlar... Havaya kalanlar halka hizmet olarak geri döner...

GEÇİM ÇARESİ

Siyasiler boş yere kavga ederse ekonomi de vatandaşa kalır... Temel, Dursun ve İdris’in parasızlıkları canlarına tak eder. Bir taraftan işsizlik bir taraftan geleceği kapkara bir siyaset... Ekonomi ve enflasyonu bırakan siyasiler devamlı kavga ederler... Bunlar da oturur geleceğimizi, yani ekonomi, işsizlik nasıl çözülür onu tartışırlar. İdris söz alır: - Uşaklar ben en hızlı kalkunmanun yolini buldum... Bi uçak filosu yolliyalum. New York’i bombaliyalum... Sora da Amerika bize atom atar. Teslim oluruk. Sora da Japonya gibi çikaruk ortaya aha zengin oldun... Dursun atılır: - Ula daha kolayi varken öyle niye edeyruk... En iyisi Amerika’ya savaş ilan edelum Beşinci Filo oriya çıkarma yapar... Savaşı kaybederuk... Ardından Almanya gibi ortaya çikaruk aha zenginsun. Sonunda Temel atılır, kafasını kaşır ve: - Ula uşaklar ya savaşi biz kazanursak, oni hiç hesap etmedunuz...

MÜTEAHHİT TEMEL

Bizim Temel, Amerikalı ve İngiliz’le telefon direği dikme ihalesine girmiş. Müdür şöyle bir öneri getirmiş: -Hepiniz aynı teklifi verdiniz ama bizim için sürat önemli. Bir yarışma yapalım, kim daha çok direk dikerse ihaleyi o alacak... Üçüne de 5 saat süre ve yeterince direk verilmiş. Amerikalı 40, İngiliz 50, Temel de sadece 4 direk dikmiş. Müdür kızmış: -Nasıl olur, bak diğerleri bir sürü direk dikmiş... -Mudür bey siz onların diktuğu direkleri görmedunuz... Nerdeyse tamami dişarda...

KAPLUMBAĞA TEMEL

Dört kaplumbağa, pikniğe çıkmaya karar vermiş. Erzakları hazırlayıp; bir yıl, iki yıl, beş, on yıl derken, otuz yıl sonra piknik yerine varmışlar. Gazozları, yiyecekleri, herşeyi ortaya çıkarmışlar. Bir bakmışlar gazoz açacağı yok. Tek çözüm, birinin eve gidip açacağı alıp gelmesi. Görev, içlerinde en küçük kaplumbağa olan Temel'e düşmüş. Genç kaplumbağa: -Ben gelene kadar buradaki yiyeceklere dokunmazsanız giderim... Diğerleri bunu kabul etmiş. Temel, yola çıkmış; bir,iki, on, yirmi yıl geçmiş. Bu arada, yaşlı kaplumbağalardan biri fenalaşmış. Arkadaşları ne yapsa faydasız, son bir dileği olup olmadığını sormuşlar: -Gerçi genç kaplumbağaya söz verdik ama, şuradaki sarmalardan bir tanesini yesem olur mu?... -Elbette... Diyerek, sarmalardan birini vermişler. Tam ağzına atacağı sırada, genç Temel, çalıların arasından fırlamış: -Gitmiyorum işte, gitmiyorum...

YILAN TEMEL

Yılan Temel, arkadaşı yılana sormuş: -Haçan, biz zehirli yilan miyuk? -Heee, n'oldu ki? -Dilimi ısırdum da...

FADİME FEMİNİST OLURSA

Dünya Feministler Kongresinde konuşmacılar görüş belirtmektedir. Amerikalı bir hanım şöyle der: -Ben iyi bir şirketin genel müdürüyüm. Artık alışveriş yapmaktan bıktım. Kocama "bundan sonra alışverişleri sen yap" dedim. Baktım, birinci gün oralı olmadı, ikinci gün oralı olmadı, üçüncü gün yaptı... Alman konuşmacı: -Ben iyi bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama "ben artık bulaşıkla ilgilenmekten bıktım, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, baktım üçüncü gün yapmış... Fadime kürsüye çıkmış: -Ben kendimi bildim bileli temizlikçiyim. Geçen gün Temel'e "ben artık çamaşır yıkamaktan mahvoldum, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün göremedim, ikinci gün göremedim, üçüncü gün gözüm yavaş yavaş görmeye başladı...

KIZARTMA

Bizim Temel karakolda başkomiserdir. Bir gün bir kadın gelir: - Komiser bey komiser bey! Kocama tavuklu bezelye yapacaktım ... Ben onu haşlayana kadar kocamı markete bezelye almaya gönderdim. Gidiş o gidiş gelmedi... Ben ne yapacağım? Komiser Temel kadına hiç bakmadan: - En eyisi siz o tavuğu kizartma yapin.

BEN NE YAPIYORUM?

Bizim Temel’le Dursun Almanya’da bir gün arabayla gezmeye çıkarlar... Tabii otobandan giderken alışmışlar burda suratli gitmeye. Dursun tahrik eder: - Ula bas kaza nerdeyse at arabasi bize yetişecek. Temel bu durur mu. Hız sınırını çoktan aşmıştır. Birden yoldan çıkıp yokuştan aşağı ağaçların arasına paldur küldür giderken Dursun atılır: - Ula ne oldi eyi giderken birden sallanmaya başladuk. Temel heyecanla: - Ula Dursun, sorma önüme bi köpek çikti... Dursun: - Ula uşağum ezseydun oni da geçseydun... Temel: - Ula ben neye uğraşıyorum zannedeysun...

SAĞIR KİM?

Temel doktora gitmiş: - Doktor bey, Bizum Fadime sağır herhalde, sorularima cevap vermeyi... - Karınızın sağırlık derecesini ölçelim. Siz bir soru sorun, duymaz ise beş adım yaklaşıp soruyu tekrarlayın. Ne kadar mesafede duyuyor bilelim. Temel, deneme yapmak için eve gittiğinde Fadime'yi yemek yaparken bulmuş: - Karıcuğum bugün yemekte ne var? Ses yok... Beş adım yaklaşıp bir daha sormuş. Çıt yok... Bir beş adım daha yaklaşıp yine sormuş: - Kiz Fadime saa diyrum, yemekte ne var? - Bak Temel, dördüncü kez söyliyrum, yemekte hamsili pilav var...

NEYE BASIYOR?

Temel, kahvehanede arkadaşlarına av maceralarını anlatmaktadır: - Geçenlerde ormana ava gittum. Birden bi ayi ile karşulaştum. Tüfeği atıp kaçmağa başladum. O da beni kovalamaya başladi. Tam ayinun nefesini ensemde hissettuğum anda ayi kayup yere düşti. Bu durumu fırsat bilip arayi açmağa çaliştum. Ama ayi gene peşima düşti. Gene tam nefesini ensemde hissettuğum anda ayi tekrar kayup yere düşti. Ben tekrar arayi açmağa çalıştum. O arada Dursun, dayanamayarak sorar: - Ula Temel, çok cesaretli adamsun. Ben senun yerinde olsam, altuma ederdum. Temel atılmış: - Ula sen ayinun neye basup kayduğunu zannedeysun?

KİMİNLE EVLİ?

Mahkemede hakim, Temel'e sormuş: - Kiminle evlisin? - Bizum kariylan! Hakim sinirlenmiş: - E, herhalde, sen hiç erkekle evlenen duydun mu? - Duydum tabi, nasil duymadum!.. - Kimmiş? - Bizum kari.

ANNESİNDEN TEMEL'E MEKTUP

"Sevgili oğlum Temel... Senin hızlı okuyamadığını bildiğim için mektubu yavaş yavaş yazıyorum... Artık senin büyük şehre gittiğin sırada yaşadığımız evde yaşamıyoruz. Baban bir gazetede, "İnsanların başına genellikle evlerinin iki kilometre civarındaki bölgelerde kaza geldiğini" okumuş; o yüzden taşındık... Sana yeni adresi veremiyorum, çünkü yeni evimizde bizden önce oturan hemşehrilerimiz, taşınınca adresleri değişmesin diye kapı numarasını söküp götürmüşler... Bu evde garip bir çamaşır makinası var. Geçen gün içine dört gömlek koydum, çalıştırmak için duvardaki zinciri çektiğimden beri bir daha gömlekleri göremedim. Geçen hafta sadece iki kez yağmur yağdı. İlki üç gün, ikincisi ise dört gün sürdü... Benden istediğin yeleği postaya verdim. Ancak, halan 'o koca düğmelerle paket çok ağır olur' deyince düğmeleri kopartıp yeleğin cebine koyduk. Orada bulabilirsin... Not: Sana biraz da para gönderecektim, ama zarfı bir kere yapıştırmış bulundum... Sevgiler... Annen"

HERKES BİLİYOR

Temel, Paris'te bir dükkâna girmiş. Bakmış, dükkânın bir köşesinde harika bir papağan... Hayran hayran seyrederken, dükkân sahibi yanına gelip, "Bu harika bir kuştur, karşısına geçene bakar ve ona nasıl birisi olduğunu söyler" demiş. Temel, papağanın karşısına geçer geçmez, kuş "Sen aptalsın" demiş. Temel, papağanı satın almak istemiş, ancak adam satılık olmadığını söylemiş. Bunun üzerine Temel, papağanın yumurtalarından rica etmiş. Adam, "yarın gelin verelim" demiş. Ertesi gün gittiğinde Temel'e üç tane yumurta vermiş. Temel derhal Trabzon'a dönmüş, eş-dost, akraba, komşu kim varsa toplamış ve papağanın özelliklerini anlattıktan sonra, gururla yumurtaları göstermiş ve hep birlikte yumurtaları kuluçkaya yatırmışlar. Bir süre sonra, yumurtalardan birisi çatlamış ve içinden normal bir tavuk civcivi çıkmış. Bir anlam verememişler. Fakat, ikincisinden bir bıldırcın, üçüncüden de keklik çıkınca, Temel'in tepesi atmış. Uçağa atladığı gibi varmış Paris'e, dükkânı bulmuş, dalmış içeriye... Papağan, Temeli görür görmez, "Sen salaksın" demiş. Temel daha da kızmış ve "Ula baa bak" demiş, "benum salak olduğumi burda bi sen bileyisun, ama senun orosbi olduğuni Tirabizonda cümle âlem bilıyi".

NESİ VAR? Temel, eczane açar. İlk müşterisi gelir: -Bana bir sinek ilacı verir misiniz? Temel: -Tabii, sineğunuzun nesi var?

TEMEL DENEY YAPINCA

Cenevre Tarim Konferansi'nda katilimcilarin her biri yaptiklari calismalari ve sonucta gerceklestirdiklerini verim artisini anlatiyormus. Sira Temel'e gelince, -Kuru fasülyeye gül asiladuk, demis. -Peki, punu niye yaptiniz? -Yellenince gül kokayi.

BİZ BUNU İSTEMEDİK Kİ

Iki boyaci olan Temel (kisa boylu) ile Idris (uzun boylu), bir bayrak diregi boyama isini almislar. Bu is icin ne kadar boya alacaklarini hesaplamak icin diregi olcmeye calismislar. Capini olcmek kolay olmus ama yuksekligi?? Onu olcmek icin Temel Idris'in omuzlarina cikmis ama diregin tam tepesine ulasamamis. Idris; 'Ben senden uzun boyluyum. Bir de ben deneyim' deyip Temel'in omuzlarina cikmis ama gene ayni sonuc... Oturup ne yapacaklarini dusunurken yanlarina iri-yari bir adam yaklasip ne yaptiklarini sormus. Temel'le Idris sorunu anlattiktan sonra, adam diregi yerden guc bela sokup yere yatirmis. Boyunu olcup tekrar yerine diktikten sonra yoluna devam etmis. Gittikten sonra Idris'le Temel bakisip gulusmusler: 'Aptal herife bak! Biz ona yuksekligini sorduk o bize uzunlugunu verdi.'

TEMEL MODAYA UYARSA

Bizim temel bi yerden duymus, es degistirme moda diye! - Ula Dursun demis.. 'Es degistirmek pek bi modaymis, hadi bu gece biz de degistirelim...' 'Tamam demis Dursun...' O gece Temel'lerin yatak odasi: -'Ula Dursun, bizim karilar su anda ne yapiyor acaba?'

PROPAGANDA

Temel secimlerde aday olmus, buyuk kalabaliga karsi konusma yapacak, hazirlanmis, kursuye cikmis. Cebindeki kagidi aramis bulamamis. Bunun uzerine secmenlere seyle seslenmis: - Sevgili hemsehrularim, puraya celirkeen neler soyleyecegimu pir Allah pir de pen pileydum, simdi ise sadece Allah piliy.

BU YENİ

Temel bogazda tekneyle turist gezdiriyo bigun bi amerikaliyi aliyor basliyolar gezmeye..(sahildeki yer isimleri uydurma..) turist falanca sarayi goruyor 'bu ne kadar zamanda yapilmis diyor' temelde: 5 yilda diye cevap veriyor...-yazik bizde olsa 1 yil.. biraz sonra filan camiyi goruyo 'bu nekadar zamanda yapilmis' diye soruyor.. temelde: '2 yil diye cevap veriyor. turist: - yazik be bizde olsa 3 ay da biter diyor. Temel uyuz oluyo duruma.. biraz sonra bi tarihi yapi daha goruyolar..gene soruyor turist.. temel: -2 ay diyor. adam gene: -yazik be bizde olsa 1 haftada biter,diyor. Temel iyice killaniyor.tam o sirada bogaz koprusunun altina geliyor.. adam yukariyi gostererek bu kopru ne kadar zamanda yapildi diyor.. Temel saskin saskin bakislarla kafayi kaldirip.. -hangisi ? bumu? bu dun burda yoktu yaaa..

TEMEL HIZ AYARINDA

Temel Amerika'ya gitmis. Orada araba kullanirken yandaki yazilari okumaya baslamis. 'Speed Limit 80' Temel hizini 80'e ayarlamis. 'Speed Limit 60' Temel hizini 60'e ayarlamis. 'Speed Limit 40' Temel hizini 40'a ayarlamis. 'Speed Limit 20' Temel hizini 20'ye getirmis. Bu arada da iyice sinirlenmis. Daha sonra bir tabela daha gormus. 'WELCOME TO SPEED LİMİT'.

TEMEL VE KÖPEĞİ

Temel ve köpeği Karabaş trene binerler.Aynı kompartmandaki yolculardan biri Temel'e: -Köpeğinize dikkat edin lütfen,şu anda kocaman bir pirenin vücudumda dolaştığını hissediyorum. Temel gayet sakin: -Uy karabaşum dikkat edesun,bu adamda ppire vardur,sana ta geçebulur.

İNANMAZSIN

Kadinin biri evindeki dolaptan sikayetciymis. Çunku yoldan otobus gecince ses cikartiyormus. Dolabini yaptirmak icin kocasina soylemeden bir tamirci cagirmis tamirci eve gelmis ve dolabi neresinden ses ciktigini anlamak icin dolabin icine girmis ve otobusun gecmesini beklemis. Tamirci dolaptayken eve kadinin kocasi girmis ve dolaptan bir sey almak icin dolabi acmis bi bakmis icerde bir adam. SormuŞ ne isin var burada diye adamda soyle cevap vermis: - valla abi otobus bekliyorum desem inaanmassin....

UNUTKAN TEMEL

Temelde aşırı bir unutkanlık başlamış.Bu rahatsızlığı sebebiyle doktora gitmiş.Doktor Temel'e nesi olduğunu sormuş. Temel: -son günlerde çok unutkan oldum herşeyi çok çabuk unutuyorum demiş. Doktor: -hımm peki ne zamandan beri bu durum var? Temel: - ne durumu doktor bey?

AYAKLARI UZUN

Temel yeni yaptığı ahırına hayvanları yerleştiriyormuş. Fakat sıra develere geldiğinde, develerin kapıdan geçemediğini anlamış. Başlamış kapının üst kısmını parçalamaya. Ordan geçen biri. adam -Birader napıyon sen? temel: -Ula devenin boyni çok uzun , kapıyu uzatayrum adam: -Ulan salak kapının girişindeki toprağı biraz kazsana.. temel: -Salak sensin da, devenin boynu uzun ayakları değul !!!

HOCAM TEMELE BİR ŞANS DAHA VER

35 yasini deviren Temel hala ilkokul diplomasini alamamistir. Ayni ogretmen de ona hala sans vermekte ama faydasi olmamaktadir. Trabzon ahalisi artik hocaya kizmaktadir. Bunun uzerine hoca Avni Aker,de kamuya acik son bir sinav daha yapmaya karar verir. Gun gelir ve sinav baslar. Hoca sorar:-2 kere 2 ne eder. Temel dusunur dusunur ve ....5 der. Stadtan bir ugultu yukselir. - Oglum heyecenlanma iyi dusun.Temel: ... 3 der. Stadtan daha yuksek bir ugultu yukselir. - Oglum sana son bir sans daha veriyorum. Heyecanlanma iyi dusun.Temel: -'4!' Stadtan: 'HOCA TEMELE BİR ŞANS DAHA VER, HOCA TEMELE BİR ŞANS DAHA VER!....!

3 VAMPİR

3 vampir varmış Biri alman biri ingiliz biriside bizim temel bunlar havada uçarlarken alman aşağıya inmiş ağzı burnu kan içinde gelmiş: almana sormuşlar: -Neden ağzın burnun kan içinde? Almman: -Aşağıdaki kadının kanını emdim . ingiliz aşağıya inmiş ağzı burnu kan içinde gelmiş. İngiliz'e sormuşlar: -Neden ağzın burnun kan içinde? İngiliz: -aşağıdaki adamın kanını emdim. Temel'de aşağıya inmiş oda ağzı burnu kan içinde gelmiş. Temel'e de sormuşlar: -Neden ağzın burnun kan içinde? Temel. -Aşağıdaki direği görüyormusunuz? Vampirler: -Evet. Temel: -ama ben görmedim.

SIRDAŞ

Ülkeler arasında bir ``sır tutabilme´´ yarışması düzenlenmiş. Bu yarışmaya Temel de katılmış. Temel'e, bir Amerikan'a ve bir İngiliz'e birer sır vermişler. Amerika'lıya işkence yapmaya başlamışlar, üç günden fazla dayanamamış, sırrını söylemiş. İngiliz'e işkence yapmaya başlamışlar, bir iki hafta sonra o da söylemiş sırrını. Sıra Temel'e gelmiş; günler haftalar geçmiş ama nafile. Söylememiş sırrını ve kazanmış yarışmayı. Birkaç dakika sonra Temel başlamış kafasını duvara vurmaya: HATURLA ONİ DA,HATURLA ONİ

UNUTKANLIK

Bir bilim adaminin deney raporlarindan: 1. gun : Fare uzun sure labirentin icinde dolandi ama peyniri bulamadi. Icguduleri zayif. 3. gun : Negatif. Sadece labirenti degil, odanin hemen her yerini aradi; tum dolaplari, cekmeceleri, kavanozlari karistirdi. Hatta bir tablonun arkasina ve ceplerime bile bakti. Bu fare tam bir salak. 7. gun : En ufak bir ilerleme yok. Artik arama istegini bile kaybetti, telefonla kosedeki bufeden iki karisik tost, bir ayran istemis. Zekadan boylesine yoksun olusu deneylerimde yol almami onluyor. 18. gun : Zamanla becerilerini gelistirmesi lazimdi,ama sifir! Bursa'dan aradi, 'kaygilanmamami, peyniri bulacagini' soyledi. Ona gittikce peynirden uzaklastigini anlatmaya calistim, ama dinlemedi. Ciddi zeka problemi! 74. gun : Umutsuzluga kapiliyorum; fare, henuz bir zeka belirtisi gosteremedi. En son Tibet'ten aradi, hayatin anlami gibisinden birsey buldugunu soyledi. Ama peyniri bulamamis ve artik umrunda da degilmis. Aptal hayvan! Hayallerimden ve kariyerimden geriye kuflu peynirler kaldi. 93. GUN : LABIRENTIN ICINE KOYMAYI UNUTTUGUM ICIN FARENIN PEYNIRI BULAMADIGINI FARKETTIM.

SOBA

Bir gün bir jeoloji mühendisi, bir mimar ve birde fizikçi bir köyde IQ'sü çok yüksek olan ve kücük bir köyde yaşayan bir adamın yanına onu tanımak için gidiyorlar.Eve vardıklarında adamın karısı onları karşılıyor çay ıkram etdikten sonra kocasının bir işi olduğunu ve hemen gelecegini söylüyor. Bu üçlü adamı beklerken evdeki sobanın çok qarip bi şekilde eyimli ve yerden yaklaşık 40-45cm yüksekte olduğunu fark ediyorlar ve çeşitli yorumlar yapıyorlar. Fizıkçi: - Bence soba bu şekilde iken evdeki hava akımlarını dıkkate alırsak daha fazle ısıtır. Mimar: -Bu soba evin mimarisine göre yapılmıştır. Jeoloq: - Bu bölgenin jeotermal ve coğrafi konumundan dolayı böyledir. Bunlar bu konuyu tartışıken adam gelıyor.ve tartışmaya son noktayı koyuyor. -BORU YETMEDI.

EVLİLİK

Adam karisi ile birlikte doktora muayene olmaya gider. Muayene biter ve doktor odasindan cikarak kadinin yanina gelir ve: -'Kocanizin olmemesini istiyorsaniz su kagida yazdiklarimi uygulayacaksiniz' der. 1-Sabahlari guler yuzle guzel bir kahvalti hazirlayinve ise mutlu gitmesini saglayin. 2-Ogleleri eve geldiginde guler yuzle karsilayin ve guzel bir ogle yemegi ile takdir edildigini hissettirin, boylece gunun geri kalan kismini da iyi gecirmesine yardim edin. 3-Aksamlari eve geldiginde yemek ozellikle guzel olmali. Eve gelince eline bir kadeh icki verin dinlenmesini saglayin. 4-Haftada en az uc kere birlikte olun, eger isterse daha fazla birlikte olun.Ve tamamiyla tatmin oldugundan emin olun.'Eger bu dediklerimi harfiyyen uygularsaniz kocanizin saglik yonunden hicbir problemi olmayacak' der doktor. Eve geldiklerinde adam karisina sorar, -'Ne dedi doktor sana? Kadin cevaplar: ÖLECEKMİŞSİN !!

NOSTRADAMUS

Nostradamus adındaki biradam geleceği ve kainattı görür. İlk önceleri korkar ama sonra alışır. Ona deliderler ama onlar gerçektir. O, 1 ci 2 ci dünya savaş larını görür atom bombalarını doğanın yok oluşunu herşeyi ama herşeyi görür yani kısaca (0,500 yıl önce bugünü ve yarını gördü... o gün o,na deli dediler ... bugün ise söydiklerini değerlendirmek bize düşüyor...

SAĞIR

BİR BİLİM ADAMI ÇEKİRGELER ÜZERİNDE ARAŞTIRMA YAPIYORMUŞ ÇEKİRGENİN 1'İNCİ AYAĞINI KOPARMIŞ. ÇEKİRGEYE ZIPLA DEMİŞ. ÇEKİRGE ZIPLAMIŞ. RAPORUNDA ÇEKİRGENİN 1'İNCİ AYAĞINI KOPARDIM. ÇEKİRGEYE ZIPLA DEDİM ÇEKİRGE ZIPLADI DİYE YAZMIŞ. ÇEKİRGENİN 2 VE 3'ÜNCÜ AYAĞINI KOPARMIŞ. ÇEKİRGEYE ZIPLA DEMİŞ ÇEKİRGE YİNE ZIPLAMIŞ. RAPORUNDA ÇEKİRGENİN 2 VE 3'ÜNCÜ AYAĞINI KOPARDIM. ÇEKİRGE YİNE ZIPLADI.DİYE YAZMIŞ. BİLİM ADAMI ÇEKİRGENİN 4'ÜNCÜ AYAGINI KOPARMIŞ. ÇEKİRGEYE ZIPLA DEMİŞ ÇEKİRGE ZIPLAMAMIIIŞ. RAPORUNDA ÇEKİRGENİN 4'ÜNCÜ AYAĞINI KOPARDIM. ÇEKİRGEYE ZIPLA DEDİM. SONUÇ: ÇEKİRGE SAĞIR OLDU.

TEMEL

Bir gün bütün ülkelerin bilim adamlarının davet edildiği bir uzay konferansı için Türkiyeden de bir bilim adamının da yollanması için davetiye gönderilmiş. Düşünmüşler düşünmüşler kimi yollayalalım diye en sonunda Temeli göndermeye karar vermişler. Temel konferansa gitmiş . Konferans başlamış Rus bilimadamı hemen ilk uzaya biz gittik diye böbürlenmiş, Amerikalı bilim adamı aya ilk ayak basan biziz diye böbürlenmiş sırayla tüm ülkelerin bilim adamları konuşmuş, bir ara Amerikalı bilim adamı Temele dönmüş siz ne yaptınız ne çalışmalarınız var diye sormuş, salonda derin bir sessizlik olmuş ve bütün başlar Temele çevrilmiş Temel şöyle bir etrafına bakmış ayağa kalmış ve göğsünü kabartarak Biz Güneşe gidecağüz demiş. Birden bir uğultu ve kıpırdanmalar başlamış ve hemen Rus sormuş ama mümkün değil henüz güneşe erimeden ulaşacak bir uzaygemisi yapılmadı demiş. Temel yine göğsünü kabartarak biz onu da düşündük akşam serinluğunda gidecağuz demiş.

KONSERVE

Bir fizikçi bir kimyacı ve bir matematikçi çölde kaybolmuşlar. Yanlarında sadece 1 kutu konserveleri varmış ama konserveyi açabilecek herhangibir aletleri yokmuş. Diğerleri Fizikçiye 'hadi bakalım fizik bilgini kullan ve aç konserveyi' demişler. Fizikçi uğraşmış ama açamamış ve Kimyacıya vermiş. Alda sen aç kimya bilginle demiş. Kimyacı uğraşmış uğraşmış açamamış. Sonra konserveyi matetatikçiye vermişler 'sıra sende' demişler. Matematikçi konserve kutusuna bakmış bakmşş ve demişki: 'VARSAYALIM AÇIK...'

TEZ DANIŞMANI

Bay Tilki bir gün ormanda dolaşırken Bay Tavşan'a rastladı. Bay Tavşan bir şeyler yazmakla meşguldü. - Kolay gelsin, Bay Tavşan. Ne yazıyorsuunuz? - Doktora tezimin 1. bölümünü yazıyorum.. - 1. bölümde teziniz ne? - Tavşanlar tilkileri nasıl parçalar? - Yapmayın! Bu hiç de doğru değil. Bu biir bilim adamına yakışmayacak ciddiyetsizlik. Teziniz kökten yanlış. - Yaa..! Öyle mi? dedi Bay Tavşan, 'Pekii, gel de deneysel kanıtı gör öyleyse.' Bay Tavşan önde Bay Tilki arkada çalılığın arkasına doğru ilerlediler. Bir süre sonra Bay Tavşan yüzünde gülümsemeyle çalılıktan çıkıp geldi ve yerine oturarak yazmaya devam etti. Bir zaman geçti. Bay Kurt'un yolu Bay Tavşan'ın bulunduğu yere düştü. Bay Kurt sordu: - Kolay gelsin, Bay Tavşan. Ne yazıyorsuunuz? - Doktora tezimin 2. bölümünü yazıyorum.. - 2. bölümde teziniz ne? - Tavşanlar kurtları nasıl parçalar? - Yapmayın! Bu doğru değil. Bu bir bilimm adamına yakışmayacak ciddiyetsizlik. Teziniz kökten yanlış. - Yaa..! dedi Bay Tavşan,'Gel de sana deeneysel kanıt göstereyim.' Bay Tavşan öönde Bay Kurt arkada çalılığın arkasına doğru ilerlediler. Bir süre sonra Bay Tavşan yüzünde gülümsemeyle çalılıktan çıkıp geldi ve yerine oturarak yazmaya devam etti. Biz de neler olduğunu merak ettik, tabii. Çalılığın arkasına dolanıp baktık ki Majesteleri Aslan, Ormanın Kralı, haşmetle oturuyor ve etrafında parçalanmış kurt ve tilki. Kıssadan Hisse: Tezinizin ne olduğu hiç önemli değildir; önemli olan tez danışmanınızın kim olduğudur.

ARABA

Bir hafta sonu, bir makine mühendisi, bir elektronik mühendisi ve bir bilgisayar mühendisi üç arkadaş arabayla, dağ evine pikniğe gitmek isterler. Giderlerken ıssız bir yerde arabaları bozulur. Hepsi de bunun nedeni hakkında kendi meslekii tecrübelerini de katarak yorum yapmaya başlarlar. Makine mühendisi: -Bunun mutlaka mekanik bir arızası vardıır. der. Elektronik mühendisi: - Yok yok bunun ateşlemesinde bir problem var, bujilerini temizleyelim. der. Bilgisayar mühendisi ise şöyle konuşur: -Çıkıp bidaha girelim belki düzelir !!!

PROFESÖR

Adamın biri balona binmiş ve uçarken yolunu kaybedip bilmediği bir yerde bir çayıra doğru sürüklenmiş. Balonun aşağıda çok yaklaştığı bir sırada aşağıda birini görmüş ve sormuş: - Kayboldum, nerede olduğu söyleyebilir misiniz? - Bir çayırın üzerinde uçmakta olan bir balonun içinde şu kadar yüksektesin! Balondaki şahıs bu cevap üzerine: - Siz profesör olmalısınız. - Evet, nereden anladınız? - Söylediğiniz herşey 0 doğru fakat vverdiğiniz bilgiler hiç bir işe yaramıyor. Bunun üzerine aşağıdaki adam, yukarıya seslenir: - Siz de işadamı olmalısınız. - Evet, siz bunu nereden anladınız? - Birincisi, kim olduğunuzu, nereden gelldiğinizi, nereye gitmek istediğinizi, amacınızı bilmiyorum ve tamamen kaybolmuş durumdasınız, buna rağmen size yardımcı olmamı bekliyorsunuz. İkinci olarak da, benimle karşılaşmadan önce hangi durum ve pozisyonda idiyseniz şimdi de aynı yerdesiniz buna rağmen beni suçluyorsunuz.

SARIŞIN-GARSON VE İNTEGRAL

İki erkek matemetikçi bir bara gider. Birincisi ikincisine ortalama bir kişinin matematik hakkında çok az şey bildiğini söyler. İkincisi buna katılmaz ve bir çok insanın yeterli miktarda matematikle başa çıkabileceğini iddia eder. Birinci matematikçi tuvalete gider. Onun yokluğunda ikinci matematikçi garson kızı çağırır. Ona bir kaç dakika sonra arkadaşı döndügünde kendisini tekrar çağıracağını ve bir soru soracağını söyler. Bütün yapacağı ``iks küp bölü üç' diye yanıt vermektir. Kız tekrarlar:- `eks küp... ne? ' Matematikçi düzeltir `iks küp bölü üç' Kız:- `Eks küp bölü üç? -' Evet der matematikçi. Kız tamam deyip, kendi kendine mırıldanarak uzaklaşır, -`iks küp bölü üç, iks küp...' Birinci matematikçi döner ve ikincisi kendi görüşünün doğruluğunu kanıtlamak için iddiaya girmelerini teklif eder. Sarışın garson kıza bir integral soracağını söyler, birincisi gülerek kabul eder. İkinci adam garson kızı çağırır ve sorar - `x karenin integrali nedir?' Garson kız yanıtlar -`x küp bölü üç', uzaklaşırken de ekler - `artı bir sabit sayı'!

MATEMATİKÇİNİN METRESİ

Bir doktor, bir avukat ve bir matematikçi bir metres ya da bir eş edinmenin iyi ve kötü yanlarını tartışıyorlardı. Avukat der ki: -Kesinlikle metres daha iyidir. Eğer bir karınız varsa ve boşanmak isterse, bir sürü yasal problem çıkar. Doktor der: - Bir karınızın olması daha iyidir çünkü eş bir tür güven duygusu verir ve stress düzeyinizi düşürür, bu da sağlığınız için yararlıdır.' Matematikçi der; - İkiniz de yanılıyorsunuz. Hem metresiniz hem de karınız olmalı ki karınız metresinizle ve metresiniz karınızla olduğunuzu düşündüğünde siz rahat rahat matematik çalışıyor olabilesiniz.

KAÇ KİŞİ

Bir matematikci, bir biyolog, ve bir fizikci sokak kahvesinde oturmuslar yolun karsi tarafinda ki binaya girip cikanlari gozluyorlarmis. Once binaya iki kisinin girdigini gormusler. Bir sure gecmis uc kisinin binadan ciktigini gormusler. Fizikci : - ' Ölcme hassas degildi' Biyolog : - ' Üremislerdir' Matematikci : - ' Simdi iceri bir kisi daha girerse bina tam olarak bos olacaktir.'

MATEMATİKÇİ

Yeni evli bir çift balaylarında Ürgüp-Göreme bölgesinde geziye çıkmaya karar verirler. Yeraltı şehirlerini gezerlerken birden önlerine bir yol ayrımı çıkar ve duvarlarda artık çıkış yönünü gösteren okların olmadığını fark ederler. Genç adam telaş içinde bağırmaya başlar: ``YARDIM EDIN KIMSE YOK MU?' Bir süre adamın kendi sesinin yankısından başka bir ses duymazlar. 10-15 dakika sonra duydukları değişik bir ses şöyle demektedir: ``Merhabaaa! KAYBOLDUNUZ!' Morali daha da bozulan adam çaresizlik içinde tepinmeye başlar. Genç kadın ise gayet sakin omuz silker ve: ``bu sesin sahibi mutlaka bir matematikçidir' der. Kadının sakinliği üzerine canı daha da sıkılan adam : ``Hadi canım sen de! Nereden çıkardın bunu?' diye sorar. Kadın: ``Üç nedenim var' der ve sayar: ``Bir, yanıtın gelmesi gereğinden uzun sürdü. Iki, yanıtı doğru; kaybolduk. Üç, bu yanıtın kimseye bir yararı yok!'

KONSERVE

Bilgin Çokbilgiç çılgın deneyi için biri mühendis, biri fizikçi ve biri matematikçi üç meslektaşını kaçırır. Her birini ayrı bir hücreye hapseder. Her hücrede kibrit, su ve konserve yiyecekler vardır, fakat konserve açacağı yoktur. Bir ay sonra deneyinin sonucunu öğrenmek için meslektaşlarını ziyaret ettiğinde, mühendisin hücresini boş bulur. Mühendis gizlice hücreye soktuğu ``Swiss-Army' çakısı ile konserve kutularından aliminyum kırıntıları kazımış. Daha sonra bunları kibritlerin uç kısımlarındaki ecza ile karıştırarak yaptığı patlayıcı ile hücre duvarını havaya uçurmuş ve böylece kaçmayı başarmıştır. Çokbilgiç 2. hücreye baktığında ise, fizikçiyi neşe içinde konserve bamya yerken bulur. Konservelerin belli bir açı ile duvara atıldıklarında açıldıklarını keşfeden fızıkçi hem iyi bir hentbolcu olmuş, hemde yeni bir Quantum Teorisi geliştirmiştir. Son hücreye baktığında, Çokbilgiç hücrenin bir köşesinde matematikçi dostunun cansız bedenini görür. Duvarlardan birinde ise şöyle yazmaktadır: TEOREM:KONSERVELERİ AÇAMAZSAM ÖLECEĞİM. İSPAT:FARZEDELİM Kİ BEN ÖLDÜM.

2 KERE 2

Dünyanın en büyük zekalarının oluşturduğu bir topluluğa şu soru sorulur: ``2*2 nedir?' Mühendis iyice eskimiş sürgülü hesap cetvelini çıkarır, şöyle bir sallar ve sonuçta: ``3.99' diye ilan eder. Fizikçi teknik notlarını karıştırır, problemi bilgisayarında kurar ve: ``yanıt 3.98 ile 4.02 arasındadır' der. Matematikçi dünyadan uzak, bir süre huşu içinde düşüncelere dalar, sonra da: ``yanıtın ne olduğunu bilmiyorum ama bir yanıtın varlığını kesinlikle söyleyebilirim' der. Filozof: ``Evet ama, 2*2 ile ne demek istiyorsunuz?' Mantıkçı: ``Lütfen 2*2'yi daha detaylı tanımlayınız.' Muhasebeci, bütün kapı ve pencereleri kapatıp, dikkatlice çevresini kolaçan ettikten sonra: 'SİZ yanıtın ne olmasini isterdiniz?' diye sorar.

SANDIKLARIN SAYISI

Bir matematik dersi sırasında okutman aniden duraksayıp önündeki masaya bir süre dikkatle bakar. Sonra öğrencilerine dönüp 6 küme kağıt getirdiğini sandığını fakat ne şekilde sayarsa saysın masada sadece 5 küme olduğunu söyler. Bir süre daha sessiz kalıp sonra da şu hikayeyi anlatır: '``Gençken Polonya'da büyük matematikçi Waclaw Sierpinski ile tanışmıştım. O zamanlarda bile oldukça yaşlı ve unutkandı. Bir seferinde herhangi bir nedenle yeni bir eve taşınmaları gerekmişti. Karısı matematikçinin hafızasına fazla güvenmedıgı ıçın, bütün eşyaları ile birlikte sokağa çıktıklarında şöyle demiş: - Şimdi ben taksi çağırmaya gideceğim, bbu arada sen de 10 sandığımızın başında bekle.Karısı gitmiş ve matematikçiyi hafifçe dalmış, kendi kendine mırıldanır halde bırakmış. Birkaç dakika sonra karısı taksiyle birlikte döndüğünde, Bay Sierpinski (belki de gözünde küçük bir pırıldamayla) demiş ki: - On sandığımız olduğunu söylemıştın amaa ben sadece 9 tane saydım. - Hayır, ON tane var! - Hayır, say bak: 0,1,2,...

Ayşe Balkonda

Kari-koca tatil gunu evde televizyon seyretmekten sıkılmış, yatak odasina gecmeye karar vermisler.... Ama ne mumkun.....7 yasindaki oglan evde..... Oglum, hadi biraz sokaga cik, gez, oyna! Ihhhhh. Israr faydasiz. Afacanin sokakta gozu yok. - Oyleyse, diyor baba, annenle ben odamiza gecelim, sen de balkona. Etrafta neler olup bitiyor, yuksek sesle bize rapor et ! Oglan biraz miziklanmakla birlikte caresiz balkona geciyor. Bizimkiler de yataga. Ve afacan canli yayina basliyor: - Su an bizim sitenin otoparkina yabanci bir arac park etti. Simdi de Aygaz arabasi sokaga giris yapti. Yasli bir kadin markete giriyor...... Kisa bir sessizlik...Ve rapora devam: - Yan komsumuz Ahmet Bey amcayla karisi Necla teyze yatak odasinda sevisiyorlar. Yataktakiler sok vaziyette. Baba sesleniyor: - Oglum, nereden cikardin simdi bunu ? - Hicc. Kucuk kizlari Ayse balkonda dikiliyor da.





BEĞENDİNİZ Mİ??? O HALDE BİR YORUM YAZIN
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol